New York’un “kurtarılmış bölgesi”

10 must do in New York City - GuestToGuest

New York’un “kurtarılmış bölgesi”

Museviler, Shabbat’ta yani cumartesi günleri hiçbir iş yapmaz. Ancak Eruv, bir Musevi’ye Shabbat’ta evinde yapabileceği kısıtlı aktiviteleri dışarıda da yapma özgürlüğü sağlar. Bu da ancak Musevi evlerinin, sinagoglarının birbirine bağlanıp büyük bir “Musevi alanına” dönüştürülmesiyle gerçekleşebilir…

Shalom Auslander Ortodoks Musevi bir ailede doğup büyüyen genç bir Amerikalı. Yıllarca her Shabbat (Şabat olarak okunur) gününde yani cuma gün batımından cumartesi günbatımına, dininin gereği olarak elektrik düğmesine dokunmadan, telefonla konuşmadan, Tevrat’tan başka kitap ya da dergi okumadan, araba kullanmadan ve o gün başka yapılmaması gereken ne varsa yapmadan yaşamış biri. Bundan yaklaşık beş yıl önce tuttuğu takım olan Rangers’ın New York’ta oynadığı ve Shabbat’a denk gelen maçını kaçırmamak için New Jersey’den yola çıkıyor. Arabaya binmesi de yasaklar arasında olduğu için saatlerce yürüdükten sonra bitap bir halde maçı seyrediyor. Rangers o gün kaybediyor. Auslander ise o Shabbat’ın sonunda Museviliği bırakıyor. Eğer Auslander’ın gittiği maç bir “eruv” bölgesinde olsaydı belki bütün bunlar olmayacaktı.

ÜÇ YILDIZA KADAR
Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e karşı gerçekleştirdiği “One Minute” açılımından sonra Musevi tepkilerini görmek için gözler New York’a çevrildi. İlginç belki ama Musevliğin bayrağını İsrail değil artık Jew York diye anılan New York taşıyor. En güçlü Musevi lobilerinin bulunduğu bölge ise Manhattan ve özellikle de 3. Cadde. Bu caddeyi ve bölgesini Musevi merkezi haline getiren neden, bölgenin “eruv” yani Museviler’in dini kurallara uygun yaşayabileceği bölge olarak kabul edilmesi.

Peki ama dini kurallara uygun bir bölge nasıl olur, nasıl yaratılır? 
Bu sorulara yanıt verebilmek için her şeyden önce bu dinin en önemli dini günlerinden biri olarak kabul edilen Shabbat’ı bilmek ve anlayabilmek gerekir.
 Shabbat, Musevi inanışına göre Tanrı’nın tüm kâinatı altı günde yarattıktan sonra dinlendiği gündür. Kelime “durmak” anlamına gelen İbranice “shavat” fiilinden türetilmiştir. Burada “durmak”tan kasıt her cumartesi gününü hiçbir iş yapmadan geçirmektir. Shabbat Cuma akşamı gün batımı ile başlayıp cumartesi akşamı gökte üç yıldız görülene kadar devam eder.

İlk bakışta kavramı ideal bir dinlenme günü olarak algılamak mümkün değil mi? Dininiz size diyor ki, “Bugün elini hiçbir işe sürmeyeceksin.” Ancak sadece bu kadarla kalmıyor sınırlama. Yapılamayacak işlerin içine günlük yaşamımızın hemen her dakikasının bir parçası olan aktiviteler de giriyor. Örneğin ışığı yakmaya yarayan elektrik düğmesine basmak. Neden mi? Çünkü “yapılamaz” otuz dokuz eylemin içinde ateş yakmak da bulunuyor. Her ne kadar ateş yakmakla elektrik düğmesine basmak aynı olmasa da kimi muhafazakârlar halen Shabbat’ta elektrik düğmesine basmaya izin verilmediğini düşünüyor. Bu yüzden de cuma akşamı süreç başlamadan yaktıkları ışıkları bir sonraki geceye kadar söndürmeyerek problemi çözüyorlar.

Yemek yapmak yasaklardan bir diğeri. Nedeni yine ateş yakılmaması gerekliliği. Bu kurala gaz ocağı da, elektrikli ocak da dahil. Dolayısıyla bir önceki gün, yani cuma günü hazırlanan yemekler yıllar içerisinde geliştirilmiş çeşitli yöntemlerle ısıtılarak cumartesi günü tekrar yeniyor. Sorun değil, örneğin bir börek yapılır, ertesi günü ısıtılmadan yenir derseniz, maalesef o da Shabbat kurallarına uymuyor, zira Shabbat’ta sadece sıcak yemek yenebiliyor. Yemeğin ateş olmadan nasıl ısıtılacağı konusunda çeşit çeşit kitap, video bulmak mümkün. Yöntemlerden biri bir gün önceden ocaklardan birini hafif açık bırakmak ve üzerine “blech” denilen bir metal nihaleyi koyarak ısıyı korumak. Herhangi bir şey yoğurmak, elemek, kesmek, rendelemek de aynı şekilde “yapılamazlar” listesinde.
 Shabbat’ta evin içinde yapılmasına izin verilmeyen aktiviteler arasında Tevrat dışında herhangi bir gazete ya da dergiyi okumak, örgü örmek, dikiş dikmek, ip dokumak, düğüm atmak, düğüm açmak, iki kağıdı birbirine zımbalamak, et tuzlamak, bir şey yazmak, yazılmış bir şeyi silmek gibi maddeler de var.

İKİLEMİN DOĞURDUĞU KAVRAM
Evin dışında yapılamazlar arasında ise hemen hemen modern yaşama dair her madde yer alıyor. Arabaya binilemez örneğin. Alışveriş yapılamaz. Dini bütün bir Musevi Shabbat esnasında yanında cep telefonu, cüzdan, kalem, defter, Tevrat dışında bir kitap, ev anahtarı, okuma gözlüğü taşıyamaz. Bebekli bir anne çocuğunu kucağına alamaz ya da pusete koyup itemez. Koltuk değneği yardımıyla yürüyebilen biri koltuk değneklerini kullanamaz, tekerlekli sandalyesinde oturarak bir yere gidemez. 
Bütün bunların yanı sıra dini bütün bir Musevi’den aynı zamanda Shabbat’ta sinagoga gitmesi, dua etmesi ve bu kutsal günü diğer din kardeşleriyle beraber geçirmesi beklenir.

İşte bu noktada işin içine bu yazının en başında bahsettiğimiz “eruv” girer.
 Eruv, bir Musevi’ye Shabbat’ta evinde yapabileceği kısıtlı aktiviteleri dışarıda da yapabilme özgürlüğü sağlar. Bu da ancak Musevi evlerinin, alanlarının, sinagoglarının birbirine bağlanması, büyük bir “Musevi alanına” dönüştürülmesiyle gerçekleşebilir. Böylelikle evinden çıkan biri bu alan içerisinde elinde Tevrat’ı ile sinagoga gidebilir. Okuma gözlüklerini yanında taşıyabilir. Çocuğunu kucağına alabilir ya da puseti itebilir. Ev anahtarlarını cebine koyabilir. Engelliler yanlarında gerekli aparatlarını bulundurabilir. Alışveriş yapamayacak olsa bile cüzdanını yanında taşıyabilir. Asansöre binebilir. Gerçi asansörün düğmesine basamaz; ancak o problem şehir genelinde basitçe çözülmüştür.

Eruv olan şehirlerde pek çok binada, özellikle hastanelerde Shabbat boyunca muhakkak her katta durmaya ayarlanmış bir asansör vardır, böylelikle kimse tuşa basmak zorunda kalmaz, günaha girmez.
 Ancak eruv dahilinde bile cep telefonu, din ile alâkası olmayan defter, kitap, kalem, şemsiye taşınamaz, alışveriş yapılamaz ya da arabaya binilemez. Burada bir parantez açalım ve merak edenleri bilgilendirelim. Peki Shabbat’ta doğum sancısı tutan dini bütün bir kadın, kalp krizi geçirmekte olan bir yaşlı ne yapabilir? Bu kişiler bu gibi durumlarda ancak Musevi olmayan birinin arabasına binebilirler. Arabadan inip binerken kapıyı onlara bir başkası açar ve kapar. Aslında bu bile caiz olmamasına rağmen acil durum olduğu için kabul edilmektedir.

ÇÖZÜM MİSİNA

Eruv alanın oluşturulması ise çok ciddi, birkaç kademeli bir iştir. Her şeyden önce Musevi nüfusun istedikleri bölgenin eruv hale getirilmesi için New York Şehri Ulaştırma Departmanı’na başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Yazılı yapılacak bu başvuruda eruv olması istenen bölge net olarak belirtilmeli ve harita çizimleri yapılmış olmalıdır. Ulaşım departmanının bölgeyi ve harita çizimlerini onaylaması üzerine başlanan projenin masrafları ve daha sonra da bakımı başvuruyu yapanlar tarafından karşılanır.
 Bir bölgenin eruv hale getirilmesinde gerekli olan malzemeler misina ve halihazırda şehirde bulunan aydınlatma direkleri ya da benzerleridir.

Bir haham önderliğinde ulaştırma deparmanına sunulan haritaya sadık kalınarak bir direkten diğerine misina geçirilmek suretiyle istenilen büyüklükte alan eruvlaştırılır. Kullanılan misinanın kalınlığı yaklaşık beş milimetre, yerden yüksekliği de en az 4.5 metre olmalıdır. Bu yükseklik gökdelenler yüzünden New York’ta her zaman daha fazla tutulmaktadır. Tersi halde örneğin 27. katta oturan bir Musevi eruv alana dahil edilemez.
 Bu işe tayin edilen bir haham her hafta eruv bölgesini dolaşarak misinada herhangi bir kopukluk olup olmadığını, dolayısıyla da eruvun halen geçerli olup olmadığını kontrol eder.

Shabbat’ı kutlayan Museviler’e her cuma, gün batmadan önce gerekli internet adreslerine giderek bölgelerinin halen eruv olup olmadığı bilgisini kontrol etmeleri tavsiye edilir. Zira bir kopukluk olmuşsa ve bu bilgi internet sitesine yansımışsa, kontrol etmeyen Museviler’in cumartesi günü dinleri uğruna yapacakları boşa gidecektir.
 Dünyanın belli başlı pek çok büyük kentinde eruv alanlar bulunmaktadır. Ancak New York’ta, özellikle de Manhattan adasında biraz daha fazla Musevi yaşadığı için eruv kilometrelerce uzayarak çok büyük bir alana yayılmıştır. Şu an gelinen noktada Manhattan’ın yaklaşık yüzde sekseni eruv halde bulunuyor. Şu an gelinen noktada diyorum, çünkü eruv, gelişen ihtiyaçla beraber büyüyor. Adanın en çok Musevi nüfusa sahip olan muhitleri, Lower East Side (Alt Doğu Manhattan), Upper West Side (Üst Batı Manhattan) ve Upper East Side (Üst Doğu Manhattan) uzun zamandır eruvdu. Bundan yaklaşık üç yıl önce Midtown East’te (Orta Doğu Manhattan) yaşayan Musevi nüfusun başvurusu ve uzun çalışmaların sonucunda o bölge de eruvlaştırılarak diğerleriyle birleştirildi.

TÜRBAN YERİNE PERUK
New York’un en önemli eruv bölgelerinden biri ise Brooklyn’de bulunmaktadır. Özellikle Hasidic (Hasidik olarak okunur) Musevi dediğimiz Ortodoks Museviler’in yaşadığı bölge olan Borough Park belki de yukarıda anlatılan kuralların en katı uygulandığı bölgedir. Burada başka dinin mensuplarına rastlamak güçtür. Hasidik Musevileri kılık kıyafet ve saç şekillerinden anlamak çok kolay olduğu için bu ayrımı yapmak da son derece basit. Erkekleri beyaz gömlekleri dışında tamamen siyah giyinirken uzun sakallarının yanı sıra kulaklarının yanından aşağı doğru uzayan saç lüleleri ve büyük siyah şapkaları en belirgin özellikleridir.

Kadınları ise muhakkak bileklerine kadar uzanan etekler, uzun kollu bluz üzerine hırkalar, beyaz soket çorap ve beyaz spor ayakkabı giyerler. Evlendikten sonra saçlarını kazıyan Ortodoks Musevi kadınlarının taktıkları peruklar birbirinin aynıdır. Hepsi çeneyi geçer, yandan ayrılmıştır ve önünde de mütevazı bir kahkül bulunmaktadır.
 Bu gruba ait Museviler’in sahip oldukları işyerlerini Shabbat’ta açmadıkları gibi son zamanlarda diğer Museviler üzerinde de baskı kurmaya başladıkları iddia ediliyor. New York Times gazetesinin 9 Mart 2008 tarihli haberine göre bir grup Hasidik Musevi diğer Museviler’in sahip oldukları dükkânları ziyaret ederek “Shabbat’ta dükkânlarını açmamalarını tercih edeceklerini” söylüyorlar. Haberde bunun sonucu olarak bir grubun dükkânını başka bir yere taşıdığı, bir grubun da Shabbat’larda dükkânını kapadığı belirtiliyor.

Manhattan’da böylesine bir sosyal baskı olmasa da birbirleri üzerindeki etkinin şekil değiştirmiş halini gözlemlemek mümkün. Şöyle ki, Museviler’in çoğunluğu oluşturduğu semt olan Upper East Side’da yaşayan Musevi bir işadamı evinde Shabbat’ın kurallarını takip etmiyor olsa bile, karısı ve çocuklarıyla beraber sinagoga gitmeyi ihmal etmez. Zira New York gibi bir şehirde ekonominin en önemli çarklarından biri olan Musevi bir işadamı iş ağını her daim sağlam tutmak durumundadır. Mensubu olduğu grubun dışına düşmeyi göze alma gibi bir şansı yoktur. Bu yüzden dua esnasında sinagogdan dışarı sıvışmış bir adamı başında kippasıyla (geneksel ince yuvarlak başlık) kıyafetinin bir yerine sakladığı cep telefonunu çıkartmış, elbette bir yandan da kimsenin onu görüp görmediğini kontrol ederek fısır fısır iş konuşurken görmek mümkündür. Konuşması bittikten sonra telefonunu kapar, aynı yere saklar ve duasına döner.

En çok alışveriş yapılan günün cumartesi olarak belirlendiği böyle bir şehirde Musevi iş adamından kapılarını tamamen kapaması nasıl beklenebilir? Bunun için sistemde çeşitli boşluklar yaratılmıştır. 
Columbia Üniversitesi’nin çok yakınlarında, öğrencilerin çok ucuza kılık kıyafet, mobilya ve mutfak araç gereçleri bulabilecekleri iki mağaza vardır: El Mundo ve Hamilton Palace. Her ikisine de girdiğinizde özellikle sormazsanız sahiplerinin Musevi olduğunu anlamanıza imkân yoktur. Çalışanların çoğu Latin Amerikalı ya da Afrikalı’dır. Her iki mağazanın kasasında da aynı tabela vardır: “Verilen mal cumartesi günleri geri alınmaz.” Ben de diğerleri gibi ilk başta mağaza haftasonları daha kalabalık olduğu için bu kuralı koymuşlar herhalde diye düşünmüştüm. Peki ama öyleyse neden sadece cumartesi? Mağazanın sahiplerinin Musevi olduklarını öğrenmem mağaza yönetcisini bulup bu soruyu sormamla oldu. Sonra da cumartesi günleri verilen malın geri alınmamasının sebebinin Shabbat’ta para verilmesinin yasak olmasından kaynaklandığını öğrendim. Ancak Shabbat kurallarına göre yasak olan alışveriş. Yani bir Musevi dükkânda belki kendi çalışmıyor ama sahibi olduğu mağaza her dakika para kazanıyor. Dolayısıyla çalışmış oluyor. 
Ancak New York’un karakteristik özelliklerinden biri bu: Her şeye bir kılıf uydurmak. Dolayısıyla Musevi işadamının da kendi kurallarını eğriltip doğrultması, istediği şekilde yorumlaması olağan. 
Zaten azınlığı oluşturan Hasidik Museviler’in en büyük şikayetlerinden biri de kendileri gibi dinlerinin tüm kurallarını yerine getirenlerin sayısının git gide düşüyor olması.

Yapılan bir araştırmaya göre 1991 yılında New York eyaletinde yaşayan Museviler’in yüzde 70’i muhafazakâr Musevi olduğunu söylerken 2002 yılında bu rakam yüzde 55’e düşmüş. 2002’den bu yana ise yüzde 53’e düştüğüne inanılıyor. Başka bir araştırma da bu yüzdeyi yaşlıların oluşturduğuna işaret ediyor. Bu durumda neslin gençleşmesiyle beraber çok kısa bir süre içerisinde muhafazakârlığın sona ereceğinden, Musevi nüfusun “Sadece Musevi” olacağından korkuluyor.
Musevi cemaati kendini böyle bir tehditle karşı karşıya hissediyor olabilir ancak Musevi olmayan nüfus, genç Museviler’in dini kurallara göre yetiştirilmesini yine de şaşkınlıkla seyrediyor. Muhafazakâr bir ailenin yanında üçü kız, ikisi erkek beş çocuğu tamamen anne babalarının kopyaları olarak giydirilmiş görünce bizlerin bu korkuya inanası gelmiyor. Üç yaşındaki erkek çocuğunun yanaklarına dökülen lüleleri, başındaki kippası insanı ister istemez şaşırtıyor. Kız çocuklarının birer kadın gibi ayak bileklerine uzanan koyu renk eteklerine hayret etmemek imkânsız. Genç yaşta eğitim bu kadarla da kalmıyor. Dini bütün Museviler sadece kendi çocuklarının değil, anne babasız Musevi çocukların eğitimleriyle de yakınen ilgililer. Hatta Museviliği öğrenmek istemeyen kimsesiz çocukları hasta ilan ederek tedavi edecek kadar.
New York’ta eğer bir Musevi çocuk çeşitli sebeplerden ailesinin elinden alınmış ve Musevi bir ailenin yanına yerleştirilmeyi bekliyorsa, şehrin Çocuk Hizmetleri Yönetimi, OHEL adındaki kuruma haber verir. Bu kurum da halihazırda bir çocuğun vesayetini almayı bekleyen bir aileyle iletişime geçer. Bu süre içerisinde de bünyesindeki çocuklara psikolojik destek verir. Bu desteğin sebebi pek çok şey olabilir. Uyuşturucu kullanımı, saldırganlık, cinsel tacize yatkınlık, öğrenme sorunları, davranış bozuklukları ve “dindar olmayı istememek.” Eğer bir çocuk Musevi bir ailenin yanına yerleştirilecekse dinin kurallarını sadece bilmekle kalmamalı aynı zamanda uygulamaya da gönüllü olmalıdır. Buna karşı koyuyorsa o zaman “tedavi” edilmelidir ve bu kurum bünyesinde tedavi edilmektedir de.

MUSEVİ’NİN ‘HELAL’İ KOSHER
Bir dönem bu kurumla birlikte çalışmış bir arkadaşım Musevi ailelerin sorun olarak gördüğü en önemli konulardan birinin çocuğun “kosher” (koşır olarak okunur) beslenmek istememesi olduğunu söylemişti. Nedir kosher? Bir haham gözetiminde Musevi inançlarına uygun hazırlanan yemek ve gıda maddeleri. Bir nevi helal. Domuz eti ve ürünleri yenmemesi en basit kuralı. Ancak iş burada bitmiyor. Konserve nohuttan turşuya, çikolatadan şaraba her ürünün kosher olanı var. Dini kurallara uygun yaşayan bir Musevi üzerinde kosher yazmayan bir ekmek yemez. Şekerin, tuzun, unun kosher’ı vardır ve işin tuhafı tuzu bile normal tuzdan daha lezzetlidir. Benim gibi turşu kurmayı beceremeyen bir Türk’ün yüreğine kosher turşu su serper.

19 milyonu geçen New York nüfusunun sadece 1.4 milyonunun Musevi olduğu düşünülecek olursa -ki kaynaklara göre bu nüfusun da sadece altıda biri muhafazakâr- genel nüfusa hitap eden marketlerin, restoranların yanı sıra ufak tefek kosher ürün bulunduran özel yerlerin olması beklenir. Oysa ki New York’ta kosher olduğunu belirtmeyen restoran ya da kosher ürün taşımayan market iş yapmakta zorlanır. Yunanlılar’ın yaşadığı mahallede bile Musevi inançlarına uygun hazırlanan ürün bulundurulması beklenir.
Geçenlerde Radikal gazetesinden Nur Çintay, New York’ta ‘cupcake’leriyle (kağıt içinde pişirilen, üzeri kremalı kekler) nam salmış bir pastacı olan Magnolia Bakery’den bahsediyordu. Belli ki ünü Türkiye’ye ulaşmış. Magnolia’nın önünde her zaman sokağın sonuna uzanan kuyruklar vardır. 2008 sonuna kadarsa maalesef o kuyruğa bir kısım Musevi giremiyordu. En son gittiğimde ise pencereye astıkları ilan hemen dikkatimi çekti: “Magnolia artık kosher.” E hadi o zaman, Mazel Tov!*
* Mazel Tov: İbranice hayırlı olsun

KUTU
1- Manhattan adasının eruvlaştırılamayan bölgelerinden biri şehrin ortasında ve diğer eruv bölgelerin hemen yanında bulunan Midtown West (Orta Batı Manhattan) bölgesidir. Diğer eruv bölgelere bitişik olmasına rağmen projelendirilememesinin sebebi New York’un en eski ve ünlü alışveriş merkezi Macy’s’in bu semtte bulunmasıdır. Macy’s her yıl Şükran Günü’nde binlerce insanın katıldığı bir geçit töreni düzenler. Bütün ulusal kanallardan naklen yayınlanan bu törenin en önemli özelliklerinden biri çeşitli çizgi film karakterlerinin resmedildiği dev balonlardır. Bu bölgede misinadan sınır oluşturulması bu balonların tellere takılmasına neden olabileceğinden bölge eruvlaştırılamaz.

2- Musevi kadınların evlendikten sonra saçlarını kazıması daha çok Ortodoks Museviler arasında görülür. Başını kazıyan kadınlar dışarı çıkarken birbirinin aynı olan perukları takarlar. Museviler arasında bile tam olarak anlaşılamayan bu gelenek bir kaç şekilde açıklanıyor:
Musevi kadın mütevazı giyinmeli ve dikkat çekmemeli, bu yüzden de başını kapamalı. Ancak büyük bir grup başına eşarp bağlamak yerine peruğu tercih ediyor. Peruğun rahat takılması için gerekli olan da başı kazımak.
Diğer açıklama ve bana başı kazılı bir Ortodoks Musevi kadın tarafından anlatılan ise şu: Musevilik’te kadının varlık sebebi dünyaya yeni Musevi çocuklar getirmek. Musevi erkeğin görevi ise dininin kurallarına uygun yaşamak. Musevi kadın saçlarını kazıyarak, yani çirkinleşerek kocasının nefsini köreltiyor. Böylelikle karı koca arasında şehvete dayalı değil, tamamen Tanrı’ya hizmete adanmış bir ilişki devam ediyor. Kadının dışarıda başına peruk takmasının sebebi ise Musevi kadının diğer erkeklerde nasıl duygular uyandıracağını önemsememesi.
Bundan beş yıl önce ise peruk konusunda büyük bir skandal yaşandı. Musevi kadınlarının aynı yerden temin ettikleri perukların kaynağının Musevilik dinine uygun olmadığının ortaya çıkması büyük paniğe yol açtı. 2004 yılında İsrailli hahamlar peruk malzemesinin saçlarını kazıyarak ibadet eden Hindular’dan alındığını keşfettiler. Tanrı’nın tekliğine inanan Musevi kadınlarının putlara tapan Hindular’ın saçlarını kullanması mümkün olmayacağı için peruklar atıldı, hatta bazıları sokakta toplu halde yakıldı. Hahamların uzun araştırmaları sonucu bulunan başka bir kaç peruk fabrikası bugün Musevi kadınların başlarını kapamalarına yardımcı oluyor.