Doğuştan Kalbi Kırık: SUFLE

Doğuştan Kalbi Kırık: SUFLE

Çocukluğum mutfakta geçti. Fokurdayan tencerelerin kapağının aralanma zamanını, soğanların pembeleşmesini, hangi yemekte domates, hangisinde domates salçası, hangisinde biber salçası kullanılacağını adı gibi bilen büyüklerim benim gözümde birer büyücüydü. “Yaaa nasıııl bilebiliyorsunuz?” derdim, gülerlerdi bana. “Zamanı gelince…” diye başlayan cümlelere pek yüz vermediğimden devamını dinlemezdim ama inanmazdım da. Nasıl olacaktı da kıyma, baharat, ekmek, soğan gibi malzemelerden nefis bir köfte yapabilirdim böyle kolaylıkla… Löp löp mideye indirdiğim dolmaları, sarmaları, pilavları, imambayıldıları nasıl nasıl nasıl yapabilecektim ben. İmkân yoktu, yapamazdım ki, biliyordum.

Tabii ki zaman geçtikçe birçok şeyi bildiğimi zannettiğimi fark etmeye başladığım dönemler geldi. “Yemek yapmayı hiç bilmiyorum” derken derken mutfağa “düştüğüm” anda nasıl da her şeyi bildiğime aymıştım. Mesele görerek öğrenmekti belki, belki de merakım ya da doğal bir yeteneğim vardı. Her ne sebeple olursa olsun, “o gün” gelip çattığında, yani dedikleri gibi “zamanı geldiğinde” gördüm ki ben de küçük bir büyücü sayılabilirdim!
Önce şiire, sonra her tür yazıya merakımın yanı sıra, aynı paralellikte sevdiğim insanlara sevdiğim yemekleri pişirip yedirmeye de merakım olduğu çıktı ortaya. Yıllar geçtikçe ne dilediğimce yazmaktan ne de canım çektikçe mutfağa girmekten vazgeçtim. Ve benim gibilerle çakıştı yolum hep…
işte onlardan biri de Aslı. Aslı E. Perker. “Cellat Mezarlığı”, “Başkalarının Kokusu” ve yeni çıkan “Sufle”nin yazarı. Sufle, Faulkner’ın “Keder mi hiçbir şey mi seç deseler, ben kederi tercih ederim” sözüyle açılıyor. Zaten orda kıskıvrak yakaladı beni.

HERKES KENDİ REÇETESİNİ YAZAR
İstanbul, Paris ve New York’tan üç ayrı kalp kırıklığı hikâyesi birlikte akıyor romanda. Bu şehirleri ve “sufle”yi seçme sebebini merak ettim hemen. Kahramanların hepsi de kendi reçetelerini “sufle yapmaya çalışmakta” buluyor bir şekilde. Lilia, Marc ve Ferda… Neden mi? Çünkü suflenin, ortası pııffft diye çöküvermeden sofraya getirilmesi, tadı ve kıvamı her defasında doğru tutturulması imkânsız. Dünyanın en büyük şefleri için bile böyle bu.
Kitapta daha önce adını bile duymadığım yemeklerden söz ediyordu Aslı. Nilaga, jardiniere de legumes, mukaşerli bulgur, aya köftesi, miso çorbası, khachapuri, ratatouille… Mutfağa, pişirmeye; özellikle Fransız, Amerikan ve Türk muftağına düşkünlüğü vardı herhalde. Belki de bu kitap sokmuştu onu mutfağa. Sormak lazımdı.
Önceki kitaplarından “Cellat Mezarlığı” psikolojik gerilim türünde bir eserdi ve baş kahramanı “suç”tu. Şimdiki kitap ise herkese hitap etse de bir kadın kitabıydı. Demek ki Aslı’yı kategorize etmek alıştığımız kalıplarla olacak şey değildi.
“Acı Çikolata” gibi bir başyapıtı aklıma düşüren kitabı okurken karakterlerden birinin “boğazından geçen lokmanın aslında onun kişiliğinin de bir parçası olacağını, yemek aracılığıyla mesaj alınıp mesaj verilebileceğini” anlaması ve “Dünyanın merkezi mutfak” cümlesi bana kitabı sevdirmişti bile.

KENDİSİNİ MERAK ETTİREN YAZAR
Çok uzun zamandır röportaj yapmadığım halde bana röportaj yaptıran kitap işte bu: Sufle. Kendisini merak ettiren ve her üç ana karakteriyle de farklı farklı özdeşleşme olanağı yaratabilmiş o yazar da: Aslı Perker. Ben kitabı okuduğum için de, Aslı’yı tanıdığım için de çok memnunum.
Merak edenler kitabın yanı sıra bu pazar HT MAG alsınlar. Röportaj orda olacak.

Hande Şarman
Habertürk

http://www.haberturk.com/yazarlar/hande-sarman-1101/603509-dogustan-kalbi-kirik-sufle