26 Mar Mutfakta yazan kadınlar
Kitapçı dükkanlarının raflarını hikayesi mutfakta geçen, hayatı ve aşkı mutfak terimleriyle açıklayan romanlar süslüyor artık. Güney Amerika’dan, İngiltere’den, Türkiye’den yazarların arasına Sufle adlı romanıyla Aslı E. Perker de katıldı. İşte Perker’in ve dünyanın farklı yerlerinden öteki kadın yazarların mutfağa dair yazdıkları…
19. yüzyıl İngiliz edebiyatının büyük ismi romancı Jane Austen “Dünyada var olup da evin içinde yaşanmayan şey yoktur” demişti. Günümüzün bazı kadın romancılarıysa her şeyin aslında mutfakta yaşandığını düşünüyor. Doğumun, ölümün, kavganın, savaşın, umudun, hayal kırıklığının, yaşama sevincinin, aşkın, şehvetin, ihanetin…
Isabel Allende, Laura Esquivel, Lily Prior, Joanne Harris gibi sayıları gitgide artan bu isimlerin arasına yeni katılan Aslı E. Perker’in üçüncü romanı Sufle de farklı sınıflardan farklı karakterlerde üç kahramanın acıları, aşkları ve iyileşmeleri çerçevesinde mutfağın hayatımızdaki yerini anlatıyor. Ona göre tatlıların birincisi olan sufle hayal kırıklarının da sembolü. “Bilmiyorum denediniz mi, sufle yapmak, kıvamını tutturmak güçtür. Makbulu ortası kabarık olan, konulduğu kaptan taşandır… Gelin görün ki; ‘benim’ diyen şefin bile yapmaktan çekindiği bir tatlıdır. Hatta bazı restoranlarda tutsun diye içine nişasta katarlar. Bense bunu duyduğum zaman bile irkiliyorum. Hayat gibi işte; her yemek adabına göre yapılmalı. Olmuyorsa, emeğimiz boşa çıkıyorsa da kadere boyun eğilmeli”Mutfağa girmek insanı iyileştirir, diye düşünen bir romancı Aslı E. Perker. “Derdim mi var? Annemin mutfağında, teyzemin mutfağında, arkadaşımın mutfağında, kendi mutfağımda oturayım, bir masa örtüsünün üzerinde elimi gezdirerek derdimi anlatayım, ne hissediyorum söyleyeyim… O zaman iyi olacakmışım gibi hissediyorum. Yemeklerin gücüne, mutfağın tılsımına inanıyorum. mesela arkadaşlarım ben mutfakta bir şey hazırlarken sorarlar ‘Ne yapabilirim?’ diye. Hep aynı cevabı veririm, ‘Şurada otur, muhabbet et.’ Musevilerin meşhur tavuk suyuna çorbası vardır, duymuşsunuzdur. Ölüm döşeğinde dahi onu içerler, iyileştireceğine inandıkları için. Ben de o kadar inanırım hem mutfağa, hem de yolu oradan geçtiği için yemeğe.”Peki, dünyanın merkezi, bilim adamlarının iddia ettiği gibi dev bir demir küre değil de her evin mutfağı mıdır gerçekten? Mutfak Laura Esquivel’ın Saklı Lezzetler’de dediği gibi “her şeyin olduğu yer” midir? Ya da Isabel Allende’nin Afrodit’te vurguladığı gibi aşkın ve kavganın sonuna kadar yaşandığı, iştah açan ama aynı zamanda büyük tehlikeler barındıran mekan mıdır?Aslı E. Perker’e göre, mutfakta yaşanan şey ne olursa olsun güzel bir şeydir, geleceğe aktarıldığı ve hep hatırlanacağı için… Bu yüzden kitabına William Faulkner’dan bir alıntıyla başlıyor: “Keder mi hiçbir şey mi deseler, ben kederi tercih ederim” Perker, “Mutfak, yaşanan her mutluluğu, kederi, kavgayı, neşeyi hatırlanır kılıyor” diyor. “Duyularımızın çoğu o sırada harekette olduğu için herhalde. Bir şey kokluyor, bir şey tadıyor oluyoruz, belki yoğuruyor, yani dokunuyoruz… Dolayısıyla hepsi hafızamıza kazınıyor.”
Aslı E. Perker için mutfakla ilişkisi o kadar önemli ki, geçen ay eşi Kutlukhan Perker’le birlikte New York’tan İstanbul’a taşınırlarken oradan sadece mutfak araç gereçlerini, bir de kendi diktiği önlüğünü getirmiş. “Geri kalan her şeyi arkadaşlarıma dağıttım” diyor, “Ama mutfak önlüğüm ve araç gerecim olmadan yapamazdım, kıyafetlerimi bile orada bıraktığım halde yanıma bir onları, bir de kitaplarımı aldım.”
“Her şeyi anneannem usulü yapmayı severim”
Şöhreti ülke sınırlarını aşan çizer Kutlukhan Perker’in eşi Aslı E. Perker, sevgi dolu, sıcacık, hayat dolu bir kadın. Güzel de yemek yapıyor. Ama mutfakta bencil biraz; eşini bile dinlemeyip, o gün canı neyi istiyorsa, sadece onu pişiriyor. İşte Perker’in yemekle ilişkisini anlattığı kısa röportajımız…
Edebiyatlarını mutfakla, yemekle, şehvetle, lezzetle, sıcaklıkla, güzel kokularla ilişkilendiren birçok kadın yazar var, onlardan biri olduğunuz söylenebilir mi? Mutfak niçin bir romanın doğrudan duyulara hitap etmesini sağlayan bir köprüdür?
Neredeyse on yıldır taşıyordum bu romanı içimde, zamanı şimdiymiş. Benim mutfakla ve yemekle aram evvel ezel iyi oldu. Sadece yapmak bakımından değil, iştahlıyımdır da. Sabahları burnumda o gün yiyeceğim yemeğin kokusuyla uyanırım. Bencilimdir de. Eşimin ne isteğine hiç bakmam, canım ne çekmişse onu yaparım. Bundan on yıl evvel Sabah gazetesinde ufacık bir köşem vardı, denediğim tarifleri kendime göre yorumlayıp yazıyordum. Çok da eğleniyordum. Arkadaşlarım “domestiksin” diye dalga geçiyorlardı. O zaman bunun bir ‘şey’ olmakla alakası olmadığını anlatamıyordum, bu benim için değiştiremeyeceğim bir yaşam tarzıydı. Şimdi bakıyorum hepsi gurme oldular, ellerde kitaplar bana tarif veriyorlar. Versinler elbet, ama ben her şeyi anneannem usulü yapmayı severim.
Sufle ve diğer tatlılarla aranız nasıl?
Ben hep açım, öyle söyleyeyim. İşin tuhafı tatlıya düşkünlüğüm yoktur. Bir sufleyi pek severim, bir de crème bruleeyi. Ha bir de annemin yaptığı çilekli pastayı başka hiçbir şeye değişmem. Bayramlarda muhakkak kalburabastı yaparım. Anneannemin tarifiyle. Şurubunu çekene kadar defalarca gelip giderim, ilk lokmayı kendim alırım. Yapıp da yemeyenlerden değilim. Aşure yapmayı severim. Meşakkatinden dolayı. Aram yoktur dedim ama ne çok tatlıyı seviyormuşum ben yahu. Şimdi bende hipoglisemi çıktı iyi mi? Eh, Allahın tokatı yok.
İştah açan romanlar
Acı Çikolata, Laura Esquivel: Yemek pişirerek, yemek yiyerek, yemekler aracılığıyla aşk ilanı, tinsel ve tensel iletişim gerçekleşebilir mi? Laura Esquivel, içinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı ilaçları bulunan Acı Çikolata adlı romanıyla bunun mükkün olduğunu kanıtlıyor. Esquivel’in Saklı Lezzetler adlı bir kitabı daha var. Bu kitap da özetle mutfağın niçin evin en önemli bölümünü anlatıyor.
Afrodit, Isabel Allende: Ünlü edebiyatçının, yiyecek ve içeceklerle, mutfakla, lezzet ve şehvet arasındaki bağlantıyla her zaman ilgili olan romanlarının yanı sıra bu konuyu ele aldığı Afrodit adlı bir kitabı bulunuyor. Afrodit’te Allende okura mutfakla ilgili anılarını ve deneyimlerini anlatıyor, dahası sayısız yemek tarifi veriyor.
Çikolata, Joanne Harris: Sezgi yeteneği çok güçlü olan genç bir kadın küçük bir kasabaya gelip bir çikolata dükkanı açar ve müşterilerinin en gizli duygularına, şimdiye dek fark etmedikleri ihtiraslarına yönelmelerine yol açar. Çikolatanın gerçek işlevini artık herkes keşfedecektir. Jonanne Harris’in yeme içme tutkumuza dair Böğürtlen Şarabı, Beş Dilim portakal, Lolipop Pabuçlar gibi başka romanları da var.
Aşk Mutfağı, Lily Prior: Sicilyalı kalabalık bir ailenin kızı olan Rosa’nın tek sığınağı mutfaktır. Yemek yapmayı bir şölene dönüştüren Rosa, genç yaşta mükemmel bir aşçı olarak ünlenir. Bu büyük tutkusuyla yarışabilecek tek şey ise yakışıklı Bartolomeo’ya duyduğu aşktır. Solmaz Kamuran’ın çevirdiği romanda Prior okuru, aşkın ve mutfağın büyüleyici ve gizemli dünyasına davet ediyor. Yazarın Nektar, Çıldırtan Koku ve Kızışma adlı yine duyulara seslenen lezzetlere dair kitapları var.
Gülenay Börekçi