03 Nov Göbekten Bağımlı
19 Temmuz’da söndürüyoruz hep beraber sigaraları. Güzel. Güzel de ya öteki bağımlılıklar?
Bağlanmayacaksın diyor ya hani Can Yücel şiirinde. Şiirin her cümlesinde bağlanmamanın zor bir şey olduğunu vurgulamaya çalışırcasına bu öğüdü veriyor. Yaralanmaman için kendini zorlayacak, bağlanmayacaksın diyor sanki. İnsan tabiatında bağlanmak var demek, öyle mi? Tıpkı bir maddeye bağımlı olmak gibi. Ne kadar çok sigarayı bırakamayan insan var. Alkol tutkunları. Uyuşturucu müptelaları. Bir erkek için ömrünü kendine zehreden kadınlar var. Sevdiği erkek kendine bağlanamıyor diye kahrolanlar. Neymiş, erkeklerdeki bağlanma sorununun bir nedeni de genetikmiş. Vasopressin denilen bir gen sebep oluyormuş her şeye. Bu genin bir varyasyonu olan allele 334 ne kadar azsa evlilikte sorunlar o kadar çoğalıyormuş. Bir dönemin yazarları erkek kahramanlarını bir kadına değil de bu sefer bir davaya bağlıyor. O dava uğruna ölüyor adamlar hayatın güzelliklerine doyamadan. Kimi kadın kendine biçildiği gibi bir erkeğe bağlanmıyor da bu sefer çılgınca annesine babasına bağlanıyor. Önünden arkasından dolaşıyor, bir ömür dizinin dibinden ayrılamıyor. Ünlü İngiliz yazar Jane Austen o meşhur romanlarındaki aşkı kendisi hiçbir zaman yaşamıyor örneğin. Kısa hayatının sonuna kadar doğup büyüdüğü evde kalıyor. Annesinden hiç ayrılmıyor, kitaplarını tavan arasında yazıyor. Stephen King’i Maine Eyaleti’nin Derry kasabasından çıkartabilene aşkolsun. Doğup büyüdüğü mahalleye bağlılığıyla, bana kalırsa bağımlılığıyla biliniyor ünlü yazar. Hemen hemen bütün kitaplarında odasındaki arka pencerenin izlerine rastlamak mümkün. Sonra yeni moda bilgisayar bağımlılığı var. Kimisi yerinden kıpırdamadan oyun oynuyor, kimisi internetsiz yaşayamaz vaziyette. Evliliğinden, hayatından vazgeçen, işinden olan var bu uğurda. Kumar yüzünden evler, arabalar, hayatlar kaybediyor kimileri. Kumarhanedeki o şıngırtının bu dünyadaki başka hiçbir sese değişilmeyeceğini düşünüyorlar. O ses için çoluğundan çocuğundan olanlar var. Çocuğuna bağımlı olup, onun sesini her gün duymadan yaşayamayanlar var. Düştü mü kalktı mı, arı mı soktu, böcek mi ısırdı diye evhamlarından uyuyamayanlar var. Kafayı bir sanatçıya takıp onu adım adım takip eden, hayatının bir parçası haline getiren, sanatçıya bir şey olduğunda ızdıraba dayanamayıp intihar edenler var. Bir ömür aynı yastıkla uyuyanlar, çocukluk battaniyesi yanında değilse gözünü kapayamayanlar var. Vincent Van Gogh daima selvi ağaçlarını düşünürdü biliyor muydunuz? 1889’da kaldığı akıl hastanesinin arka bahçesinde vardı bu ağaçlardan ve onlara bakmazsa rahat edemezdi ünlü ressam. Claude Monet ise sürekli yapacağı resimleri düşündüğünü, eğer resim yapmayı bırakırsa delireceğini söylemişti. Dine bağımlılık var. Kendini öldürürcesine ibadet edenler, vücutlarını kanatanlar. Allah’ın adını ağzına almadan adım atamayacak hale gelenler, korkudan kıpırdayamayanlar. Yemeğe bağımlılık diğerleri kadar akut ve diğer bağımlılıklar kadar zararlı. Duramadan yediği için sonunda çatlayanlar var. Ölmeyi göze alanlar. Yürüyemeyecek hale gelenler. Kavgaya, hıra güre, dramaya bağımlı olanlar var bir de. Tuhaf değil mi? Hayatından bir türlü huzursuzluğu çıkartamayanlar. Gerçekleri saptırmak, yalan söylemek, fiziksel ya da sözel kavga drama bağımlılığının en önemli özelliklerinden. Bu bağımlılıklarıyla savaşanlar var, bir de bunun bir bağımlılık olduğundan habersiz olduğu için bir ömür bununla yaşayanlar. Sağlıklı yaşam bağımlıları var. Bunun için hayatlarından sağlıksız olduğunu düşündükleri her şeyi çıkartıp, sadece eti formla besleniyorlar. Spor bağımlılığı zaten malum. Bir kere başladılar mı bir daha duramıyorlar. 40 kiloya düşseler de düşüp bayılacak gibi görünseler de spor yapmaya devam edenler bunlar. Sahip oldukları bağımlılıklardan kurtulmak için ilaç kullanıp ona bağlananlar da var sonunda. Yukarıda saydığım hayatta normalmiş gibi görülen, yani her iki insandan birinde rastlanan bu maddeler birer bağımlılık aslında. Ve bunlardan birinin sizde olmaması demek mutasyona uğramış biri olduğunuz anlamına geliyor. Yani genlerinizle oynanmış. Zira bağımlılık büyük ölçüde genetik. Hatta insanın herhangi bir şeye bağımlı olmasında yüzde 60 etken. Şimdi bu Pazar başlayacak sigara yasağına sevinen sigara içmeyenler durup bir düşünsünler. Yukarıda adı geçen bağımlılıkları tekrar gözden geçirsinler. Eğer bunların da eşit derecede bağımlılık olduğuna inanmıyorlarsa bir araştırsınlar. Hepsinin tek tek tedavisinin, bir terapi yönteminin bulunduğunu görecekler. Ve kendilerine bu bağımlılıklarından kurtulmak için tıpkı sigarada olduğu gibi bir gün versinler. Haydi diyelim ki 19 Temmuz. Bakalım bu tarih itibariyle arkalarına bir daha bakmadan alışkanlıklarını bırakabilecekler mi?